Mert
New member
“Örtülü bir şekilde ne demek?” sorusuna bir hikâyeyle yaklaşmak
Selam forumdaşlar…
Bu akşam size bir hikâye anlatmak istiyorum. Çünkü bazı kelimeler sözlükte değil, insanların sessizliğinde anlam buluyor. “Örtülü” de onlardan biri. Duyguların, niyetlerin, hatta bazen suçların üstünü incelikle örten bir perde gibi.
Belki siz de kendi hayatınızda “örtülü” bir şeyle karşılaştınız: söylenmeyen ama hissedilen bir söz, açıklanmayan ama sezilen bir gerçek, sessiz bir anlaşma.
Benim hikâyem iki karakter üzerinden gidecek: bir erkek, bir kadın. Biri çözüm ararken, diğeri anlam arıyor. Biri olayın merkezine bakıyor, diğeri kalbine.
---
Bir sabah, sessiz bir evde…
Ali, mutfağın köşesinde, kahvesini aynı şekilde karıştırıyordu. Üç tur sağa, bir tur sola. Bu küçük ritüel, hayatın karmaşası içinde kontrol edebildiği tek şey gibiydi.
Karşısında Elif vardı. Süt köpüğünü karıştırırken pencereden dışarı bakıyordu. Gözleri uzak, sesi yumuşaktı:
“Biliyor musun Ali, bazen her şey yolundaymış gibi davranmak da bir tür yalan.”
Ali başını kaldırmadı. “Yalan mı, yoksa gereksiz gürültüyü önlemek mi?” dedi.
İşte orada başladı hikâye. “Örtülü” kelimesi, o an mutfağın havasına sinmişti.
---
Ali’nin dünyası: Çözüm odaklı, stratejik, net
Ali, mühendis bir adamdı. Onun için sorunlar tanımlanır, analiz edilir, çözülürdü. Duygular da dâhil. “Örtülü bir şekilde davranmak” ona göre stratejiydi; bir ilişkiyi patlamadan korumanın yolu.
“Bazı şeyleri söylememek,” diyordu, “karşıdakini korumaktır.”
Elif’e göre ise bu, koruma değil, kopmaydı.
Ali’nin iç sesi sürekli hesap yapıyordu: “Eğer şimdi açıklarsam tartışma çıkar. Tartışma çıkarsa işim aksar. İşim aksarsa stres artar. O hâlde susmak daha mantıklı.”
Bu zincir, duygusal olarak görünmez bir duvar örüyordu. Ve o duvarın adı “örtülülük”tü.
---
Elif’in dünyası: Empatik, sezgisel, duygulara dokunan
Elif, iletişim danışmanıydı. Sözcüklerin tonuna, bakışların süresine, suskunlukların ritmine duyarlıydı.
Ona göre “örtülü olmak”, ilişkide yankısız bir çığlık atmaktı.
Ali’nin suskunluğu, onun kalbinde “anlamıyor musun?” diye yankılanıyordu.
Bir gün Ali yine işten geç geldiğinde, Elif sessizce sofrayı kurdu.
Ali, “Bugün çok yorgunum, konuşmasak olur mu?” dediğinde Elif sadece başını salladı. Ama içinden şu cümle geçti:
“Senin sessizliğin, benden uzaklaştığının kanıtı.”
Erkeklerin stratejik sessizliği, bazen kadınların duygusal sezgelerinde fırtınaya dönüşüyordu.
---
Örtülülüğün ince sınırı: Gizlemek mi, korumak mı?
Bir hafta sonra Elif, Ali’ye bir kahve bıraktı ve küçük bir not iliştirdi:
“Örtülü olmak bazen nezaket, bazen ihanet.”
Ali notu okuyunca uzun süre düşündü. “Ben ihanet etmedim,” dedi kendi kendine.
Ama Elif’in kastettiği “ihanet”, fiziksel değil duygusaldı: bir şeyleri paylaşmamanın, açık olmamanın ihanetiydi.
Ali bunu o ana kadar hiç böyle düşünmemişti.
O, açıklıkla kaosun birlikte geleceğine inanıyordu. Elif ise açıklık olmadan yakınlığın öleceğine.
İşte “örtülü olmak” tam da buradaydı: biri için savunma, diğeri için mesafe.
---
Bir gece konuşma başlar: Sessizliğin içinden gelen itiraf
Yağmurun pıtırtıları arasında, Elif sonunda dayanamayıp konuştu:
“Ali, senin sessizliğinle ben kendi sesimi unuttum.”
Ali bir süre sustu, sonra dedi ki:
“Elif, ben sessizliği bir duvar değil, bir siper sanıyordum. Seni koruyorum sandım.”
“Belki de beni dışarıda bıraktın,” dedi Elif.
O anda, “örtülü bir şekilde” yapılan her hareketin ağırlığı odaya çöktü:
Söylenmeyen düşünceler, bastırılan endişeler, ertelemeler, “boş ver”lerle süpürülen kırgınlıklar…
---
Erkeklerin stratejisi, kadınların sezgisi: İki yönlü bir sessizlik
Ali gibiler için “örtülü davranmak” genellikle kontrolü elinde tutmak anlamına gelir. Sorunu doğrudan konuşmaz ama planlar, dengeleri gözetir.
Elif gibiler içinse örtülülük, duygusal bir eksikliktir. Sezgileriyle “bir şeylerin yolunda olmadığını” hisseder, ama kelimeler yoksa iyileşme de olmaz.
Burada ilginç bir nokta var:
İki taraf da aslında aynı şeyi ister — ilişkiyi korumak.
Ama biri bunu stratejiyle, diğeri samimiyetle yapar.
Sonuç: İki farklı iyi niyet, bir yanlış anlaşılma.
---
“Örtülü bir şekilde” davranmanın toplumsal yankısı
Bizim kültürümüzde “örtülü” olana bir saygı vardır. Açık açık konuşmak bazen “saygısızlık”, “fazla açıklık” sayılır.
Ali’nin kuşağı bu kodla büyümüştü: “Her şey söylenmez.”
Elif’in kuşağı ise başka bir çağın çocuğuydu: “Her şey konuşulmalı.”
İki dünyanın çarpışmasında kelimeler değil, sessizlikler konuşuyordu.
Peki biz hangi çağdayız forumdaşlar?
Sessiz kalmak hâlâ bir erdem mi, yoksa iletişimin en zararlı biçimi mi?
---
Kırılma anı: Örtü kalktığında
Bir akşam Ali eve geldiğinde, Elif’in bavulu kapının yanındaydı.
Masada sadece bir not:
“Örtüyü kaldırmaya çalıştım, ama sen onun altında daha rahat gibiydin.”
O gece Ali ilk defa, kendi sessizliğinin yankısını duydu.
Kahvesini karıştırmadı. Üç tur sağa, bir tur sola… hiçbirini yapmadı.
Çünkü ritüeller, anlamını paylaşacak biri olmadığında sessiz bir boşluk yaratıyordu.
O an anladı ki, “örtülü” yaşamak, sadece bir strateji değilmiş; bir yalnızlık biçimiymiş.
---
Provokatif sorular: Sizce “örtülülük” sevgi mi, korku mu?
— Birine zarar vermemek için susmak, onu kaybetmenin başlangıcı olabilir mi?
— “Örtülü” olmak, bazen kibarlık adı altında cesaretsizlik midir?
— Erkeklerin stratejik sessizliğiyle kadınların duygusal sezgisi nasıl bir ortak dilde buluşabilir?
— Gerçek sevgi, her şeyi açıkça konuşmayı mı ister, yoksa bazen gizlemek mi korur?
— Biz hangi konularda “örtülü” davranıyoruz: işte, ilişkide, ailede, kendimize karşı?
---
Son söz: Örtünün altındaki gerçek
“Örtülü bir şekilde” demek; bazen kibarca susmak, bazen korkakça kaçmak, bazen de sevdiğini korumak demek.
Ama şunu unutmamak gerek:
Her örtünün altında bir şey birikir.
Gerçek, duygu ya da özlem… Ne kadar bastırırsak bastıralım, sonunda o örtü hafifçe kıpırdar.
Belki de önemli olan, örtüyü kaldırmak değil — onu neden serdiğimizi anlamak.
Şimdi soruyorum size forumdaşlar:
Sizce “örtülü bir şekilde davranmak”, bir incelik mi, yoksa bir mesafe mi?
Hangimiz gerçekten açık, hangimiz sadece kibarca susuyoruz?
Yorumlarınızı bekliyorum; belki hepimizin hayatında biraz örtülülük vardır, ama kim bilir, belki birlikte kaldırabiliriz o perdeyi.
Selam forumdaşlar…
Bu akşam size bir hikâye anlatmak istiyorum. Çünkü bazı kelimeler sözlükte değil, insanların sessizliğinde anlam buluyor. “Örtülü” de onlardan biri. Duyguların, niyetlerin, hatta bazen suçların üstünü incelikle örten bir perde gibi.
Belki siz de kendi hayatınızda “örtülü” bir şeyle karşılaştınız: söylenmeyen ama hissedilen bir söz, açıklanmayan ama sezilen bir gerçek, sessiz bir anlaşma.
Benim hikâyem iki karakter üzerinden gidecek: bir erkek, bir kadın. Biri çözüm ararken, diğeri anlam arıyor. Biri olayın merkezine bakıyor, diğeri kalbine.
---
Bir sabah, sessiz bir evde…
Ali, mutfağın köşesinde, kahvesini aynı şekilde karıştırıyordu. Üç tur sağa, bir tur sola. Bu küçük ritüel, hayatın karmaşası içinde kontrol edebildiği tek şey gibiydi.
Karşısında Elif vardı. Süt köpüğünü karıştırırken pencereden dışarı bakıyordu. Gözleri uzak, sesi yumuşaktı:
“Biliyor musun Ali, bazen her şey yolundaymış gibi davranmak da bir tür yalan.”
Ali başını kaldırmadı. “Yalan mı, yoksa gereksiz gürültüyü önlemek mi?” dedi.
İşte orada başladı hikâye. “Örtülü” kelimesi, o an mutfağın havasına sinmişti.
---
Ali’nin dünyası: Çözüm odaklı, stratejik, net
Ali, mühendis bir adamdı. Onun için sorunlar tanımlanır, analiz edilir, çözülürdü. Duygular da dâhil. “Örtülü bir şekilde davranmak” ona göre stratejiydi; bir ilişkiyi patlamadan korumanın yolu.
“Bazı şeyleri söylememek,” diyordu, “karşıdakini korumaktır.”
Elif’e göre ise bu, koruma değil, kopmaydı.
Ali’nin iç sesi sürekli hesap yapıyordu: “Eğer şimdi açıklarsam tartışma çıkar. Tartışma çıkarsa işim aksar. İşim aksarsa stres artar. O hâlde susmak daha mantıklı.”
Bu zincir, duygusal olarak görünmez bir duvar örüyordu. Ve o duvarın adı “örtülülük”tü.
---
Elif’in dünyası: Empatik, sezgisel, duygulara dokunan
Elif, iletişim danışmanıydı. Sözcüklerin tonuna, bakışların süresine, suskunlukların ritmine duyarlıydı.
Ona göre “örtülü olmak”, ilişkide yankısız bir çığlık atmaktı.
Ali’nin suskunluğu, onun kalbinde “anlamıyor musun?” diye yankılanıyordu.
Bir gün Ali yine işten geç geldiğinde, Elif sessizce sofrayı kurdu.
Ali, “Bugün çok yorgunum, konuşmasak olur mu?” dediğinde Elif sadece başını salladı. Ama içinden şu cümle geçti:
“Senin sessizliğin, benden uzaklaştığının kanıtı.”
Erkeklerin stratejik sessizliği, bazen kadınların duygusal sezgelerinde fırtınaya dönüşüyordu.
---
Örtülülüğün ince sınırı: Gizlemek mi, korumak mı?
Bir hafta sonra Elif, Ali’ye bir kahve bıraktı ve küçük bir not iliştirdi:
“Örtülü olmak bazen nezaket, bazen ihanet.”
Ali notu okuyunca uzun süre düşündü. “Ben ihanet etmedim,” dedi kendi kendine.
Ama Elif’in kastettiği “ihanet”, fiziksel değil duygusaldı: bir şeyleri paylaşmamanın, açık olmamanın ihanetiydi.
Ali bunu o ana kadar hiç böyle düşünmemişti.
O, açıklıkla kaosun birlikte geleceğine inanıyordu. Elif ise açıklık olmadan yakınlığın öleceğine.
İşte “örtülü olmak” tam da buradaydı: biri için savunma, diğeri için mesafe.
---
Bir gece konuşma başlar: Sessizliğin içinden gelen itiraf
Yağmurun pıtırtıları arasında, Elif sonunda dayanamayıp konuştu:
“Ali, senin sessizliğinle ben kendi sesimi unuttum.”
Ali bir süre sustu, sonra dedi ki:
“Elif, ben sessizliği bir duvar değil, bir siper sanıyordum. Seni koruyorum sandım.”
“Belki de beni dışarıda bıraktın,” dedi Elif.
O anda, “örtülü bir şekilde” yapılan her hareketin ağırlığı odaya çöktü:
Söylenmeyen düşünceler, bastırılan endişeler, ertelemeler, “boş ver”lerle süpürülen kırgınlıklar…
---
Erkeklerin stratejisi, kadınların sezgisi: İki yönlü bir sessizlik
Ali gibiler için “örtülü davranmak” genellikle kontrolü elinde tutmak anlamına gelir. Sorunu doğrudan konuşmaz ama planlar, dengeleri gözetir.
Elif gibiler içinse örtülülük, duygusal bir eksikliktir. Sezgileriyle “bir şeylerin yolunda olmadığını” hisseder, ama kelimeler yoksa iyileşme de olmaz.
Burada ilginç bir nokta var:
İki taraf da aslında aynı şeyi ister — ilişkiyi korumak.
Ama biri bunu stratejiyle, diğeri samimiyetle yapar.
Sonuç: İki farklı iyi niyet, bir yanlış anlaşılma.
---
“Örtülü bir şekilde” davranmanın toplumsal yankısı
Bizim kültürümüzde “örtülü” olana bir saygı vardır. Açık açık konuşmak bazen “saygısızlık”, “fazla açıklık” sayılır.
Ali’nin kuşağı bu kodla büyümüştü: “Her şey söylenmez.”
Elif’in kuşağı ise başka bir çağın çocuğuydu: “Her şey konuşulmalı.”
İki dünyanın çarpışmasında kelimeler değil, sessizlikler konuşuyordu.
Peki biz hangi çağdayız forumdaşlar?
Sessiz kalmak hâlâ bir erdem mi, yoksa iletişimin en zararlı biçimi mi?
---
Kırılma anı: Örtü kalktığında
Bir akşam Ali eve geldiğinde, Elif’in bavulu kapının yanındaydı.
Masada sadece bir not:
“Örtüyü kaldırmaya çalıştım, ama sen onun altında daha rahat gibiydin.”
O gece Ali ilk defa, kendi sessizliğinin yankısını duydu.
Kahvesini karıştırmadı. Üç tur sağa, bir tur sola… hiçbirini yapmadı.
Çünkü ritüeller, anlamını paylaşacak biri olmadığında sessiz bir boşluk yaratıyordu.
O an anladı ki, “örtülü” yaşamak, sadece bir strateji değilmiş; bir yalnızlık biçimiymiş.
---
Provokatif sorular: Sizce “örtülülük” sevgi mi, korku mu?
— Birine zarar vermemek için susmak, onu kaybetmenin başlangıcı olabilir mi?
— “Örtülü” olmak, bazen kibarlık adı altında cesaretsizlik midir?
— Erkeklerin stratejik sessizliğiyle kadınların duygusal sezgisi nasıl bir ortak dilde buluşabilir?
— Gerçek sevgi, her şeyi açıkça konuşmayı mı ister, yoksa bazen gizlemek mi korur?
— Biz hangi konularda “örtülü” davranıyoruz: işte, ilişkide, ailede, kendimize karşı?
---
Son söz: Örtünün altındaki gerçek
“Örtülü bir şekilde” demek; bazen kibarca susmak, bazen korkakça kaçmak, bazen de sevdiğini korumak demek.
Ama şunu unutmamak gerek:
Her örtünün altında bir şey birikir.
Gerçek, duygu ya da özlem… Ne kadar bastırırsak bastıralım, sonunda o örtü hafifçe kıpırdar.
Belki de önemli olan, örtüyü kaldırmak değil — onu neden serdiğimizi anlamak.
Şimdi soruyorum size forumdaşlar:
Sizce “örtülü bir şekilde davranmak”, bir incelik mi, yoksa bir mesafe mi?
Hangimiz gerçekten açık, hangimiz sadece kibarca susuyoruz?
Yorumlarınızı bekliyorum; belki hepimizin hayatında biraz örtülülük vardır, ama kim bilir, belki birlikte kaldırabiliriz o perdeyi.